goknur-birincioglu-ile-soylesi-kitapkurduanne-yazar-ve-cizer-soylesileri

Göknur Birincioğlu ile Söyleşi

Merhaba !

Sizlere son dönemde Masal ve benim en ama en çok sevdiğimiz kitap olan "Sobe Ben Penelope" den bahsetmiştim, zaten kitaptan bahsederken ki coşkumdan bu kitabın ve yazarının benim için ne kadar özel olduğunu anlamışsınızdır. İstedim ki bu güzel insanı siz de daha yakından tanıyın, Penelope´nin, Maestro Makaronetti´nin ve tüm hikayelerinin çıkış öykülerini öğrenin...

Sevgili Göknur Birincioğlu´nun sorularıma verdiği sıcacık yanıtlarla ısının ve çok karanlık günlerde umutla dolun...keyifle okuyun...




Bize biraz çocukluğunuzdan, okul hayatınızdan bahseder misiniz, nasıl bir çocukluk geçirdiniz, siz de Penelope gibi çok hayal kurar mıydınız ? Ve en önemlisi büyüyünce ne olmayı hayal ederdiniz ?

Hayal gücüm beni hep öyküler yazmaya sürükledi. Gökyüzüne hep meraklıydım. Kayan yıldızları çığlık atarak karşılardım. Sanki kalbimin orta yerine düşmüşler de içimi aydınlatıyorlar gibi hissederdim. Çok küçük yaşta okula başlayıp okuma yazmayı erken öğrenenlerdenim. Harfler benim için, içinde kaybolup kendimi bulduğum büyünün bir parçası gibiydi hep, halen öyle…Küçülür ufacık olur, ğ’nin şapkasına kıvrılırdım, z’nin zikzakları sırtımı dayayabildiğim sağlam ve yıkılmaz duvarlardı, hele o, u yok mu, kaykayımla en çukur yerinden göklere zıplatırdım kendimi. Şimdi de öyleyim.

Salyangozların arkalarında bıraktıkları parlak izleri, koyun sürüsü gördüğümde çobanla sohbet etmeyi, ah bir de yusufçukları ve denizanalarını çok severdim.Gelinciklere halen âşığım, bir gelincik tarlasında saatlerimi geçirebilir, onların ruhlarıyla hemhl olabilirim.Yağmurda şemsiye açmayanlardandım. Yaban mersini, böğürtlen, dağ çileği sanki kalbimin kapalı kapılarını açan sihirli sözcüklerdi. İlkokul, ortaokul ve liseyi dereceyle bitirdim. Babam gazeteciydi, daktilo ve deklanşör sesleri bana ninni gibi gelirdi. Köşe yazılarını yazarken onu, bir yandan piyanosunun başında beste yapan bir piyanist gibi hayal ederdim. Öyle uykuya daldığım çok olmuştur. Doğru sözcüklerle yazılmış yazıların bir melodisi vardır zaten, bu dönüşümün içinde de sihir vardır. Masumiyetten ve ışıktan doğan bir sihir. Radyo-TV-Sinema eğitimi almamda babamın etkisi çok büyüktür. Masal yazmamda ve özellikle gökyüzü masalları yazmamda annemin etkisi büyük. Kardeşimin adı Gökşen. Annem bizi “Adı göklerden gelen kızlarım” diye sever ve masallarını anlatmaya böyle başlardı. Ömrüm boyunca duyabileceğim en güzel söz. Şimdi ben de oğlumu “Adı göklerden gelen oğlum” diye seviyorum. Ne şanslıyım! Büyüyünce astronot ya da yazar olmayı isterdim. Yıldız hikayeleri yazan bir yazar oldum. Ne güzel!


Öğrencilikten sonrası nasıl gelişti, ne zaman ve nasıl çocuk kitapları dünyasına adım attınız ?

Üniversitede bir radyo programım vardı. Çiçek Çocuklar döneminden başlayıp 70’li yılların sonlarına kadar geçen süre içinde rock müziğin gelişimini, müzik gruplarının hikayeleri eşliğinde anlattığım masalsı bir programdı. Yayıncı olacağımı düşünüyordum ama ilk iş görüşmemde, yaptığım işi aşkla anlatmamdan etkilenen genel müdürüm, beni reklam bölümüne aldı. Giriş o giriş! Oldukça uzun bir süre radyo, televizyon ve gazetelerin reklam departmanlarında yöneticiliğe kadar uzanan bir serüvenim oldu ama tek işle uğraşmadım hiçbir zaman. Seslendirmeden tutun da radyo programcılığına, belgesel yazarlığına kadar pek çok iş de yaptım arada.Halen TRT için belgesel senaryoları yazıyorum. 2007’de oğlumu dünyaya getirdim. O dönemin hemen ardından aşçılığa merak saldım ve profesyonel şef eğitimi aldım. Masallar hayatımın bir parçasıydı hep. Özellikle oğlumun dünyaya gelişinin ardından, yazdıklarımı kitap haline getirmeye karar verdim. Aslında çocukluğumda bunun hayalini kurmuştum. Benim var olma nedenim masal yazmak, genlerimde, kalbimin ve ruhumun derinliklerinde var bu. Ayaklarımı yerden kesen ve bir o kadar da yere sağlam bastıran muhteşem bir serüven benim için…



Kutupyıldızını Bul ve Mayalı Yamalı Hikaye Can Çocuk´tan çıkan öyküleriniz, bunların ortaya çıkış hikayesi nasıl oldu?

Türkiye’nin ilk temaparkı Vialand, yeni karakterler tasarlayacağını söyleyerek aradı beni ve bu karakterlerin öykülerini yazmamı istedi. Sevgili Tolga Alişoğlu bana bu konuda hep güvendi, kendisine teşekkür ediyorum. Çocuk masalları yazmaya başladığım bir döneme denk düştüğü için bu eş zamanlılığın beni hep onurlandırdığını ve bana yol gösterdiğini düşünmüşümdür. Çocukluğumdan beri gökyüzüne ve mitolojiye meraklı olduğumdan, kendimi bildim bileli yıldız hikayeleri yazıyorum. Lir takımyıldızının içindeki Vega benim için özel bir yıldızdır. Vega’nın yolunu, yine kendi tasarladığım Prof. Apostrof ile Vialand’in daha önce tasarlanmış karakteri Kaptan Gaga ile kesiştirdim. Vialand için yapılmış özel bir kurguydu ama Lir takımyıldızı için şimdi yeni bir hikaye yazıyorum. O dönemde yolum Can Çocuk ile kesişti. En büyük hayalim ilk kitabımın Can Yayınları’ndan çıkmasıydı. Çok mutluyum bu sebeple. Onlara Maya’nın hikayesini anlattım, çok sevdiler. Hemen ardından Mayalı Yamalı Bir Hikaye çıktı. Çıplak ayakla toprağa basarak ormanın derinliklerinde yazdığım bir kitaptır. Benim için çok ama çok özeldir. Sadece çocuklar için değil, yetişkinler için de yazdığım bir kitaptır ayrıca.


Bir gününüz nasıl geçer ne zaman ve nasıl ortamlarda yazmaktan hoşlanıyorsunuz?

Güne çok erken başlarım ve aslında geç de yatarım. Dört beş saatlik iyi bir uyku bana yetiyor çoğunlukla. Sanki yaşayacak çok şey var ve ayık kalmalıyım ki mahrum bırakmayayım kendimi bu keyiften gibi bir hissiyat bu. Rüyalarımı da çok seviyorum. Çoğu zaman o kadar fantastikler ki hemen not alıyorum, çok ilham alırım rüyalarımdan. Üretmek kalbimi büyütüyor, ruhumu yüceltiyor. Oğlum küçük bir çizer. Onunla geçirdiğim vakit çok ama çok değerli. Öyle enteresan cümleler kuruyor ki ondan da ilham alıyorum. Yağmurlu havalarda yazmaktan çok hoşlanırım. Hele şimşek de çakıyorsa değmeyin keyfime…Güneşliyse eğer ve yazmam gerekiyorsa, mutlaka karartırım bulunduğum ortamı. Birkaç tane cafe var, sabahtan akşama kadar oturup yazdığım çok olmuştur. Minoa ve Sunday bunların başında geliyor. Bir de Galata var tabii ilham aldığım. Uğramasam olmaz Galata’ya. Büyülüdür sokakları benim için…

Doğan Egmont´tan çıkan Maestero Makaronetti nasıl doğdu?

Makarnaların türlü türlü şekilleri bizi hep eğlendirmişti. Hep düşünürdüm. “Makarna tasarlasaydım ne yapardım acaba?” diye…Cevabım belliydi, ışıl ışıl bir takımyıldızın farklı şekillerde yer aldığı bir makarna paketi. Dış ambalajında da galaksiler var. Ve “çocuklar yediklerinde kalpleri ışıldayacak” diye masallar yazardım içimden. Aşçılık eğitimi aldığım dönemde yaptığımız yemekleri öykülemeye başlamıştım. Gastronomi sözcüğünü, içinde astronomi olması sebebiyle hep sevmişimdir. Benim gibi gökyüzüne âşık ve mutfakları evlerin kalbi olarak gören biri için, iki sözcük arasında köprü kurmak var olma nedeni, aşkın tam kendisi! Ben de “Öyle kesilir ki ayakların yerden, başın göklere erer” diyerek “astronomik gastronomik bir modern masal” yazıverdim. Aslında yazdığım her masalda yetişkinlerin ve ebeveynlerin de kendilerini bulacakları çok şey var. Umut etmeye, cesaretlenmeye hepimizin ihtiyacı var. Masallar ve çocuk edebiyatı tam da bu nedenle çok ama çok önemli.




Gelelim sevgili PENELOPE´ye, benim ve sanırım Masal´ın da uzun zamandır okuduğumuz en ama en yaratıcı ve keyifli kitap oldu Penelope, Penelope sizsiniz değil mi? Peki hikaye de sizin hayatınızı yansıtıyor mu?

Kızım olsa adını Masal koyardım, ne muhteşem bir seçim! Masal’ın Penelope ile ilgili yorumlarını okurken ağladım mutluluktan. İşte bunları duymak bir ömre bedel…Ne desem az! Penelope benim, evet. Çocukluğumda düşündüğüm şeyler bunlar. Ben de adımı söyler söylemez “Büyüyünce ne olacaksın?” klişesinden hoşlanmazdım. Seneler sonra merak ettiğim için oğluma aynı soruyu sorduğumda, öyle tatlı ve ışıl ışıl bir kararsızlıkla “Mutlu olmak istiyorum” dedi ki bir kararsızlık ancak bu kadar güzel ve anlamlı olabilirdi. Penelope’nin tüm kurgusunu değiştirdim bu sebeple ve kitabı baştan yazmaya karar verdim. Kitap her sözcüğüyle hayatımı yansıtıyor, hem sizin hem Masal’ın Penelope’yi bu kadar sevmesi beni yüreklendirdi, gerçekten. Çok teşekkür ediyorum.


Penelope´nin nasıl doğduğunu anlatır mısınız? Bence kitabın çizimlerinin metinle bu kadar uyumlu olması kitabın bir bütün olmasını sağlamış, Sernur hanım ile yollarınız nasıl kesişti?

Sernur ile yolum Vialand’de kesişti. Vega’yı ve Prof. Apostrof’u brlikte tasarladık. Hemen ardından da Penelope için çalışmaya başladık. Aslında üç senedir bu proje üstünde uğraşıyoruz. Ama hep inanırım ki kitapların da tıpkı insanlar gibi kaderleri var. Doğru zamanda buluştu okuyucusuyla Penelope. Sernur ile güçlü bir dostluğumuz var. Birbirimizi anlamaktan öte, çok da iyi hissediyoruz, çoğu zaman konuşmamıza bile gerek kalmıyor. Yazar çizer arasındaki enerji alışverişinin ve masumiyetin, ortaya çıkan çalışmayı çok etkilediğine inanıyorum. Penelope bu yüzden sihir taşıyor içinde.



Üç farklı yayın evinden kitaplarınız çıktı, bunun belli bir sebebi var mı ?

Her birinin doğru yayınevinden çıktığını düşünüyorum. Makaronetti’den sonra anladım ki özellikle çocuk kitaplarında format meselesi çok önemli. Editörünüzün ve yayıncınızın kitabın ve karakterlerin ruhunu çok iyi anlaması lazım ki kitap doğru vücudu bulsun. Penelope’nin RedhouseKidz’den çıkması da hayalimdi. Çok mutluyum. Üç yayınevinde de çok keyiflice çalıştım, emeği geçen tüm dostlarıma teşekkür ediyorum.

Türkçe çocuk edebiyatında ciddi bir ivme var, siz sektörün gidişatı hakkında neler düşünüyorsunuz ?

Öyle mutlu oluyorum ki yaratıcılığın bu şekilde ortaya çıkmasına. Çocukların kalbine girebilmek öyle kolay değil. Son dönemde çıkan kitaplar bana çok umut veriyor. Hem klasiklerin yeniden yorumlanması güzel; hem de çocuklarımızın özgürlüklerini ve kimliklerini bulmaları için yüreklendiren metinlerin çoğalması. Anlaşıldığını hissetmek, dünyanın en güzel hissi. Son çıkan öykülerde idealize edilmiş bir dünya yerine daha gerçekçi duygular üstünden ilerleyen kurgular var. Ancak bunu hayal gücünü onurlandırarak ve yüreklerimizi cesaretlendirerek veriyor çocuk kitapları. Saatlerce vakit geçirebilirim bu öyküler içinde. Dünyayı bu masallar kurtaracak, buna gerçekten inanıyorum.



Sizce iyi bir çocuk kitabı ( hem okul öncesi hem okul dönemi) ne gibi özellikler taşımalı?

Yazının dili, öykünün kurgusu ve çizimlerle uyumu, dengesi, zamanlaması çok önemli bence. Hikayeyi tamamlayan çizimler, yalın ve anlaşılır bir dil, akıcı bir kurgu. Ama hepsinden önemlisi, kalbimizin derinliklerinden çıkan sözcükler ve çizgiler olması, masum olmaları. İşte bu duyguyla birleşen yazı ve çizgilerin sihir yarattığını düşünüyorum. Bu yüzden Masal’ın “Ben bu kitabı hissettim.” dediği an o kadar kıymetli ki benim için, tüylerim diken diken oldu. Hayatımın en anlamlı, en aydınlık , en şeffaf gözyaşıydı.

Takip ettiğiniz beğendiğiniz yerli veya yabancı çocuk kitabı yazar ve çizerleri kimlerdir ?

Road Dahl, Italo Calvino, Oliver Jeffers, Shel Silverstein ilk solukta söyleyebileceğim isimler. Özllikle Shel Silverstein’in Eksik Parça serisini hayranlıkla okudum. Italo Calvino’nun Ağaca Tüneyen Baron, İkiye Bölünen Vikont, Dere Tepe Ters, Varolmayan Şövalye’sini de zevkle okumuştum. Son dönemde Alp Gökalp’in Alfabe Bulutu serisine bayıldım. Elif Yemenici’nin Eyvah Kalbim Kırıldı kitabını da çok sevdim. Sernur hayal kırıklığını bile öyle umut dolu çizer ki…Hep neşe ve ışık saçar çizimleri. Sedat Girgin, Sercan Tunalı, Gözde Bitir, Mert Tugen, sevdiğim diğer çizerler arasında.

Kitaplarınız arasında sizin için özel bir yeri olan var mıdır ve neden?

Vega’yı ilk çıkan yıldız masalım olduğu için severim. Maya da benden çok iz taşır. Makaronetti resimli kitaba ilk geçişim olduğu için masalcılığımda bir dönüm noktası. Penelope ile çocukluğumun elini yeniden tutuyorum. Bütün yaşlarımı aynı anda yaşamam mümkün mü? Mümkün evet! Bunu gördüm, her yaşımı sobeledim Penelope’yi yazarken, eşsiz bir duygu bu. 13. Hikayenizi göndereceğiniz yayınevini neye göre seçersiniz? Redhousekidz’de sevgili editörüm Burcu Ünsal’a sordum. “Sizce bu kitap kare mi olmalı, dikdörtgen mi?” “Kare” dediği an zaten yol alacağımızı hissetmiştim. Söylediğim gibi, editörünüz sizinle aynı aşkı duymalı. Kitabınızın nasıl vücut bulacağı konusunda sezgisi, hissiyatı kuvvetli olmalı. Bir de hikayemi paylaştığım kişinin, hayal kurup kurmadığını hissedebiliyorum. Kurmaya başladıysa, yol alırız demektir zaten. Burcu’ya da Redhousekidz ekibine de teşekkür ediyorum tekrar. Penelope’ye en az benim kadar, bizim kadar inandıkları için…




Peki bundan sonrası için hayalleriniz neler ?

Penelope bir seri olacak. Şimdi ikinci ve üçüncü kitap üzerinde çalışıyoruz. Hikayemin kurgusu bitti, redaksiyonu ve çizimleri kaldı. Çok eğlenceli sürprizlerim var. Yazdığım karakterlerin masallarını anlatarak çocuklar ve ebeveynlerle ülke ülke gezeceğimiz bir projeye adım atıyoruz. Travel Dreams ile çok keyifli masal rotaları oluşturduk. Heyecanlanıyorum bu proje için. Penelope dışında birkaç masalım daha var ayrıca. 2017’de bu masallar da çıkacak. En büyük hayallerimden biri Penelope’nin herkese umut aşılayan bir karakter olması. Sevgiyle,iyi niyetle kurulmuş düşleri gerçekleştirebileceklerine dair onları yüreklendiren bir simge olması. En ama en büyük düşüm ise , Penelope’nin animasyonunu beni masal yazma konusunda cesaretlendiren ailemle, sevdiklerimle, dostlarımla ve Yağmur ile bir sinema salonunda izlemek. Bana inanmaktan hiç vazgeçmeyen bu kıymetli insanlar kalbime de ışık oldular, sözcüklerime de…Ah bir de Penelope’nin yurt dışında da sevilen bir karakter olmasını istiyorum. Büyük hayaller mi bunlar? Gerçeğe dönüşebilir çok istersem ve çalışırsam. Neden olmasın ki?

KitapkurduAnne den nasıl haberiniz oldu? Siteyi inceleme fırsatınız oldu ise yorumlarınızı/eleştirilerinizi alabilir miyim?

Aidiyet duygusunu hemen hissettiren bir kimliği var kitapkurduanne’nin. Ve en önemlisi içerik konusunda güven uyandıran bir lisana sahipsiniz. Pek çok annenin yanıt bulamadığı sorulara doğru kategorilerde, yalın, çok kapsamlı ve farklı bakış açılarına sahip bir içerikle yanıt veriyorsunuz. Zaman kaybetmiyor yanıt bulmak isteyen. Bu , özellikle annelerin hayatını kolaylaştıran bir faktör. Sizi tebrik ediyorum. Büyük bir değer bu bilgilere ulaşabilmek. İyi ki böyle değerli bir adım atmışsınız, iyi ki yolumuz kesişmiş. Masal’ın çok şanslı bir çocuk olduğunu düşünüyorum, eminim siz de bir kitabı “Ben bu hikayeyi her şeyiyle hissettim.” diye yorumlayan, kocaman bir kalbe sahip bir çocuğunuz olduğu için çok şanslısınız.


Sevgili Göknur Hanım çok ama çok teşekkür ediyorum iyi ki varsınız...


Son bir not ! Aşağıdaki tarihleri not etmeyi unutmayın, 23-24-25 Aralık´ta İstinyePark Boyner´de "Penelope Düş Hekimliği Atölyesi" var ! Veee 11 Şubat saat 11.00´de de size bir sürpriizimiz olacak :)