sara-sahinkanat-ile-soylesi-kitapkurduanne-yazar-ve-cizer-soylesileri

Sara Şahinkanat ile Söyleşi

Merhabalar,

Eğer bir çocuğunuz varsa ve siz ona kitap okuyorsanız Sara Şahinkanat´ı ve kitaplarını biliyor olmalısınız, şayet bilmiyor iseniz tavsiyem şimdi sessizce aşağıdaki güzel söyleşiyi okuyun ve ardından kendinizi bir kitabevine atarak ister Yavru Ahtapot Olmak Çok Zor, İster Üç Kedi Bir Dilek ya da Beyoğlu Macerası veya Kim Korkar KIrmızı Başlıklı Kızdan kitaplarından edinin, eve dönün çocuğunuzla koyun koyuna okuyun... Bir daha ve bir daha ve bir daha okutma isteğine karşı da yanınızda bir bardak su bulundurun !

Üç Kedi Bir Dilek Masal´ın çok ama çok sevdiği bir kitaptı, öyle ki İngilizcesi ile bizim İngilizce okuma maceramızın da önünü açtı, ardından Sara Hanım´ın tüm kitaplarını edindik, hep severek, keyifle, okşayarak ve hayranlıkla okuduk... Kidsnook´ta Piti Pati Pus´un gölge oyunu ile kendimizden geçtik, bir kitabın yazarından imzalı olmasının değerini, özelliğini öğrendik ve tüm kitaplarını çok ama çok sevdik...

Sevgili Sara Şahinkanat, beni kırmadı ve KitapkurduAnne Yazar ve Çizer söyleşilerinin konuğu oldu, değerli zamanı, içten yanıtları için çok ama çok teşekkür ediyorum kendisine ve sizi Sara hanım ile başbaşa bırakıyorum ....




Sara Hanım merhabalar, bize biraz çocukluğunuzdan ve eğitim hayatınızdan bahsedebilir misiniz?

Çocukluğum, kız kardeşim ve amca çocuklarımla, kışlar Kurtuluş’ta ev, okul, komşu ve aile ziyaretleri arasında, iple çektiğim yazlar ise bisiklet üstünde Büyükada’da geçti. Nadir bir iki özel hediye oyuncak dışında kendi oyuncaklarımızı kendimiz yapardık. Kağıttan pek çok şey kesip uydurduğumu hatırlıyorum. Komşu çocuklarını toplayıp kendi doğaçlama tiyatrolarımı oynadığımı hatırlıyorum. Akşamları dinlediğimiz radyo tiyatrolarından esinlenirdim. Televizyon ancak 7 yaşımdan sonra hayatıma girdi. Kitap olarak ise sadece Ayşegüller vardı. Sonradan su çiçeği döküntüleri ile hasta yatağımda, 2. sınıfta, Andersen ve Grimm masallarını okurken aldığım zevk yüzünden neredeyse hasta olduğum için mutlu olduğumu hatırlar gibiyim. Şişli’deki bir devlet ilkokulundan sonra, 11 yaşımda girdiğim sınavla Üsküdar Amerikan Kız Koleji’ne devam ettim. Elbette ki farklı kültürde aldığım orta ve lise eğitiminin, iyi seviyede öğrenilen İngilizce’nin ve sadece kızlarla bir arada okumanın hayatımda beni ben yapan etkileri mutlaka olmuştur.

Çocuk kitabı yazma fikri nasıl doğdu ve gelişti?

Aslında ilk olarak reklam sektöründe çalışırken resim ve metin ilişkisinin doğru kullanıldığında ne kadar etkili olduğunu farketmiş, duygusal sorunlar yaşayan yeğenlerim için küçük butik kitaplar hazırlamıştım. Daha çok onların günlük maceralarını içeriyordu bu kitaplar. Daha sonraları da bir yandan kendi oğlum için hem okudum, hem öyküler uydurdum. Oğluma okurken reklamcılıktan gelme biri olarak yerli kitapların görsel kalite özeni beni tatmin etmiyordu. Üzülüyordum. Her zaman kendim için bir şeyler yazar, karalardım. Ama kendimi ciddiye alarak yazmaya başlamam, oğlumun ilkokul süreci ile gelişti. Yani ancak kendime zaman ayırabildiğimde… Zira oğlum Tan birebir benim ilgime çok alışmış bir çocuktu.


Hikayenin kitaba dönüşüm süreci nasıl oluyor? Özellikle illüstrasyonların okul öncesi resimli çocuk kitaplarında çok önemli olduğunu düşünüyorum ve sizin tüm kitaplarınızda bu konuda çok özenli, ilgi çekici ve çok başarılı çizerlerin imzası var, Feridun Oral ve Ayşe İnan Alican gibi. Hikaye ile çizimlerin birleşme sürecini biraz anlatabilir misiniz?

Aslında öykü metinleri önce yayın evi tarafından onaylanır ve resimleyen konusunda önerileri genelde yayın evi belirler. Çünkü yazarın bu konuda tecrübesi olmak zorunda değildir. Ama reklam sektöründe uzun yıllar çalışmış olmamdan ötürü görsel algım gelişmişti ve bu konuda tercihlerim yayınevlerim tarafından ciddiye alındı. Ama ilk kitabım konusunda şanslıydım. Çünkü öykümü beğenip çizmek isteyen ve sektöre girmeme vesile olan Andersen ödülü adayımız, resim, seramik ve heykel sanatçısı ve değerli çocuk yazarı Feridun Oral’dır. Kendisi bence okul öncesi çocuk kitabı sektörüne katkıları ve vizyonu ile gerçekten ülkemiz açısından büyük bir değerdir. Şanslıydım onunla ve YKY ile iletişime geçebildiğim ve dikkatlerini çekebildiğim için. Sonrasında yine sektörün en iyi editörlerinden Kır Çiçeği Yayınları’nın sahibi Aslı Motchane ile “Kim Korkar Kırmızı Başlıklı Kız’dan”ı yapmaya karar verdiğimizde çizim için önerim Ayşe İnan Alican oldu ve resimli kitap dalında 2009’un en iyi kitabı ödülünü aldık Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nden. O gün bugündür Ayşe ile öyle uyum içinde çalışıyoruz ki… Bir yakınım “Artık kitabı yazan ve çizen tek kişi imiş gibi görünüyor,” dediğinde tarifi tam yapmış oldu. Feridun çizime hiç karıştırmaz, tamamen kendi yorumlamak ister. Ama bir editörden fazla tecrübesi ve engin sanatsal vizyonu vardır. Sonuç mutlaka iyidir. Ayşe de ilk taslaklarda tamamen serbest kalır ama sonrasında editörün ve benim yorumlarımı da alır ve beğenirse ya da haklı bulursa uygular. Çünkü o da çok mükemmeliyetçidir. Hatta kendine eziyet eder, tıpkı benim gibi. Ama bir gerçek var ki çocuk kitabı konusunda tecrübe kazanmış bir çizere güvenmek ve yazılı metni onun nasıl görsel hikayeye dönüştürdüğünü, neler kattığını görmek de çok keyifli bir süreç. Hiç aklınıza gelmeyen ayrıntılar eklenebiliyor hikayeye. Ve çok güzel oluyor. Mesela ahtapot öykümde duvarda babanın damatlık resmi var ve baba henüz kel değil. Bu ayrıntı benim çok hoşuma gidiyor. Ayşe, kurt ve üç kedi bir canavar resimlerinde öyle şirin ayrıntılar gizledi ki kitaplara, çocuk her bakışında yeni bir şey keşfediyor. Bir de Deniz Üçbaşaran var. Bence özgün tarzı ile gerçekten çok çok başarılı. Onunla da projelerimiz oldu ve olacak.



Kim Korkar Kırmızı Başlıklı Kızdan hikayesi benim için özel bir hikaye çünkü Kırmızı Başlıklı Kız bir türlü sevemediğim ve neden çocuklara yazıldığını anlayamadığım bir hikaye, bu öyküyü böyle devşirmek ve çocuklara sunmak nereden aklınıza geldi ?

Amerikalılar’ın Shrek gibi animasyonlarda klasiklere yaptıkları göndermeler ve benim her şeye bakarken biraz ters köşelerden bakma huyum sanırım bu esere de o şekilde yaklaşmama sebep oldu. Aslında yurt dışında bu tip çalışmalar yapılıyor ve sayıları gün geçtikçe artıyor. Fikir olarak en beğendiklerimden biri örneğin; kurdun ağzından yazılmış Jon Scieszka ve Lane Smith’in kurgusu “Üç Küçük Domuzun Gerçek Hikayesi”dir. Kurt aslında kek yapmak için evde biten şekeri istemek üzere komşu domuzcukların kapısını çalar ama yanlış anlaşılır. Klasik öyküyü hepimiz biliyoruz değil mi? Ön yargı ve yanlış anlaşılmalar, hatta haksız yere karalanmalar gerçek dünyamızda çokça yaşadığımız konular. Çocuklara farklı açılardan bakabilmeye, empati yapabilmeye küçücük bir katkım olabiliyorsa ne mutlu bana. Bundan daha değerli bir misyon düşünemiyorum. Kurtlu kitabımda olduğu gibi Üç Kedi-Bir Canavar’ımla da benzer bir konuyu işledim. Ama bunları bilinçli seçmedim, bilinçaltım öyle çalışıyor.



Üç Kedi Bir Dilek ve Üç Kedi Bir Canavar kitaplarının kahramanları Piti, Pati ve Pus´un yeni maceraları olacak mı? Çocuklar bu karakterlere, arkadaşlıklarına bayılıyor...

Umarım olabilir. Baştan seri olarak düşünmeyince öyküleri seriye dönüştürmek zor oluyor. Ama deneyeceğim gerçekten. Çünkü Ayşe İnan Alican yazdıklarıma o kadar içten ve güzel can verdi ki… karakterler neredeyse gerçek oldular. Başka maceraları hak ediyorlar sanırım.




Bildiğim kadarıyla yalnızca Üç Kedi Bir Dilek kitabınızın ingilizcesi basıldı ve bu kitap Masal´ın ilk İngilizce kitabıdır. Türkçesi´ni bildiği bir hikayenin İngilizcesini dinlemek 3,5 yaşlarında çok hoşuna gitmişti, hala okuyoruz. Diğer kitaplarınızın İngilizceleri çıkmayacak mı?

Çıkabilir ama bu YKY’nin karar vereceği bir politika. Yayın evine talebinizi bildirmeniz etkili ve güzel olur bence. Hatta okurlarınız da yazsınlar YKY’ye. İsteyin olur mu?

Kitaplarınız içinde sizin için en özel olan hangisi, neden?

Az kelime olduğuna bakmayın. O kadar seçenekten süzerek, o kadar özenerek, emek vererek yazıyorum ki gerçekten her biri özel oluyor ve çocuğum gibi ayırım yapamıyorum. Sanki küserler bana sadece birini seçersem. Bir de çizer arkadaşlarımın emeğini de bilince… Her biri Küçük Prens’in Gülü gibi. Hepsi değerli…




Türkiye´deki çocuk kitapları sektörü ve gelişimi ile ilgili neler düşünüyorsunuz? Türkiye´de Çocuk Kitabı yazar ve çizerlerine hakettikleri ilgi ve karşılık veriliyor mu sizce?

Maalesef ülkemizde sanatçılar, akademisyenler, biliminsanları bence hakettiklerini bulamıyor. Ama kültürümüzdeki algılar ve koşullar da gelişimi engelliyor diyebilirim. Yine de son 10 yılda çocuk kitabı sektörü kalitesinde çok mesafe katedildi, ama inanın çocuk kitabı yapmak yazar ve çizer açısından hala bir gönül işi. Aslında biraz deli işi bile diyebilirim. Manevi açıdan belki tatmin edici ama maddi açıdan bununla geçinmek mümkün değil. Ebeveyn kalitesi geliştikçe, beklentiler yükseldikçe, bu işin önemi anlaşılıyor ve anlaşılacak. Ama eleştirel düşünce kriterleri acaba gelişmeye devam edebilecek mi? Çünkü basılan kitap sayısı artıyor ama kalitesiz kitap oranı da artıyor. Eğitimde yanlışlar da çoğalıyor. İyi kitapların okuruyla buluşması da zorlaşıyor haliyle. En azından hakkettikleri sayılarda buluşamıyor. Aileler, bireyler, korkmadan sorgulamayı istiyor muyuz gerçekten, yoksa toplumda tek tipe yönelik formatlama baskısı artıyor mu? Geniş toplum farklılıkları hazmedebilecek mi? İşte… kişisel gelişim, toplum gelişimi, çocuk kitabı sektörü gelişimi, eğitim, ilkeli ve kaliteli iş anlayışı, tüketimde öncelik neye verilecek… her şey birbirine paralel. Hiçbiri birbirinden bağımsız değil. Ama özetle, çocuk kitabında eser iyi bile olsa, ne çizer ne de yazar hatta çoğu zaman ne de yayın evi hakkettiğini alabiliyor maalesef. Ama son yıllarda internet üzerinden velilerin; okullarda öğretmen ve öğrencilerin çoğu zaman hissettirdiği sevgiyi de hiçbir şeyle ölçemem.





Yerli ve yabancı en sevdiğiniz çocuk kitapları hangileridir ? Bir de yazar ve çizerler ?

Çok var. Sayarsam atladıklarıma üzülürüm. Siz bu blogda çok iyi iş çıkarıyorsunuz. Sizi takip etsinler bence.

Daha evvel Masal´la birlikte KidsNook´ta Üç Kedi Bir Dilek´i sizden dinlemiştik, sonra Masal sizi kendi okulunda da dinledi ve çok zevk aldı. Kitabevi ve okul etkinlikleriniz devam ediyor mu?

Evet, devam ediyor. Çünkü hem çocuklara hem de öğretmenlere koşturmacalar yüzünden bazen unuttukları bir şeyi hatılatmayı, gözlerini pırıldatmayı seviyorum. Her öykünün temelinde oyun ve hayal gücü vardır. İyi bir kitap sıkıcı değildir. İyi bir kitap, yaşa ve algıya uygunsa harika bir uzay gemisi ya da bir zaman makinesidir. Hayallerimizde gidemediğimiz yerlere yolculuktur. Oyunun ta kendisidir. Yeter ki hevesimiz olsun. Sistemin dayattığı tüketim alışkanlıkları ile tatminsiz bir topluma gidişe dur diyerek merhem olacak sanat ve kültürün en önemli araçlarındandır.



Sizce iyi bir çocuk kitabının ne gibi özellikleri olmalı? Hem okul öncesi hem de okul dönemi için yanıtlayabilirseniz sevinirim.

Okul öncesi kitapla başlayayım. Üç yaş altı için kısacık cümleler, ses tekrarları, kafiye, ritm içerebilir. Net anlaşılır soyut stilde olmayan resimleri olmalı ve dayanıklı olmalı tabii. Kurgu şart değildir varsa da basit olmalıdır. 3 yaş üstü içinse resimler hayal gücünü tetikleyen ve farklı soyut tarzlarda olabilir. Resim sanatının farklı stillerine bir giriş olur çeşitlilik. Kitabın ilginç, ilham verici ama karmaşık olmayan bir kurgusu olmalıdır. Karakterler çocukların kendileri ile özdeşleştireceği bir durumu, sorunu başarıyla çözebilirler. Dil akıcı, kolay okunur, ritmik olabilir. Cümleler karmaşık yapılı olmamalıdır. Ayrıca üslup didaktik, tepeden bakan ve öğretici olmamalı. Davranış eğitimi umuduyla öğreten tavırlı, didaktik kitapları iyi kitap kategorisine alamıyoruz artık. Şimdiki çocuklara genelde ters tepiyor. Kitaptan da, davranıştan da soğuyorlar diyebiliriz. Davranış ve değer eğitimi örnek olmakla olur bence… kitapla değil. Çocuk kitabı, yaratıcı ve çok yönlü düşünce ve duygu gelişimi için, hayal dünyası veya dil gelişimi için seçilebilir. Yani özgür düşünceli kalabilmek için. Düşünün bir kere kaç sanatı içerir iyi bir çocuk kitabı. Resim sanatı, edebiyat, mizah, tipografi, grafik, hatta bence, anlatıcılık, oyun ve dramaya geçiş, hatta felsefe bile içerir… Ve unutmayın ki okul öncesi çocuk kitabı yetişkin kitabının aksine defalarca okunur. Bir yerde bilinçaltına sızar. O yüzden kitabın iyisi kötüsü gerçekten vardır. Seçimler çok çok önemlidir. 7-8 yaş üstü kitaplara gelince…Bence en büyük sorun yaşa ve zevke uygunluk. Çocuklar zorla seviye yükseltmeye, zevk almadıkları kitapları okumaya zorlanmamalıdır. Yazı puntosu, resim oranı dengesi, yine ilgi çekici karakterler ve kurgu gereklidir. İyi hikayenin özellikleri aynıdır, değişmez. Ama uzunluğu, cümle ve kurgu karmaşıklığı, olay sayısı, betimlemeler artabilir. Önemli olan, yer, mekan, karakter tipi nasıl olursa olsun, çocuğun kendisi ile özdeşleşeceği bir şeyler bulmasıdır. Ve başına gelecek iyi veya kötü şeyler böylece okur için macera olacaktır. Artık uzun betimlemelerin ve olaysız geçen onlarca sayfanın günümüz çocuklarına uygun olacağını düşünmek biraz zor. Elbette dozunda yaramazlık (bu kısım nedense tercüme yayınlarda hoş görülse de yerli yazarlar bu konuda fena bastırılıp kısıtlanıyor), mizah, gizem, hatta dozunda korku… hep çocukların tercih edeceği içerikler.

Genç çocuk kitabı yazar adaylarına tavsiyeleriniz neler olur?

Benim ve diğer beğendikleri yazarların atölyelerine katılsınlar :) Yabancı yayınları takip etmeye çalışsınlar!

KitapkurduAnne´den nasıl haberdar oldunuz? Siteyi inceleme şansınız oldu ise görüşlerinizi alabilirsem çok sevinirim.

Kidsnook’ta tanıştım. Çok çok beğeniyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum. Sektörün kalite algısının gelişmesine gerçekten katkınız oluyor ve bu çok önemli. Çok çok teşekkürler :)



Sara Şahinkanat´ın Kitapkurduanne´de kitap tanıtımlarına aşağıda isimlerini tıklayarak ulaşabilirsiniz :

Üç Kedi Bir Dilek

Three Cats One Wish

Üç Kedi Bir Canavar

Mevsimlere Güzelleme

Yavru Ahtapot Olmak Çok Zor

Kim Korkar Kırmızı Başlıklı Kızdan

Beyoğlu Macerası

Annemin Çantası